Cemaatle namaza iştirak eden herkes, imamın "Muhterem cemaat! Saflarımızı düz ve sık tutalım” uyarısını mutlaka duymuştur. Hemen sonrasında“Allah’ın rahmeti, bereketi ve mağfireti üzerinize olsun” duasıyla ibadetteki bu disiplinin Allah’ın rahmetine vesile olacağı ümit edilir.
Malumunuz uzun zamandır Korona virüs tedbirleri kapsamında bu güzel uyarı ve temennilerden uzak kaldık. Ancak Camiler olarak Korana virüs tedbirlerine azami riayette başarılı olduk. Birilerinin iddia ettiği gibi; virüsün camilerden yayılmadığı, en fazla önlemlere riayet edilen yerlerin buralar olduğu herkes tarafından kabul gördü. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı yeni bir genelgeyle normal saflarımıza dönmemiz gerektiği talimatını verdi elhamdülillah.
Yani artık saflarımız maske ve temizlikten taviz vermeden düz ve sımsıkı olacak.
Peki, bu karara niye bu kadar sevindik? Sevinmemize vesile olan bu saf düzeninin İslam’da ve Peygamberimizin sünnetinde karşılığı nedir?
Her şeyden önce İslam dini camilerde saf saf, omuz omuza cemaatle namaz kılmayı 27 derece sevap gördüğü gibi rahmete ulaşmaya da davesile olacağını bildirmiştir. Saf düzeni cemaat şuurunun kazanılmasında, birlik ve beraberliğin inşasında çok önemli bir role sahiptir; adeta disiplinli bir kul olmanın talimini yaptırır insana. Saflarda estetik, nezafet, zarafet, doğruluk kalplere ihlâs, samimiyet ve kardeşlik duygularının pekiştirilmesi şeklinde yansır. Çünkü aramızda ki ihtilafların asıl sebebi kalplerimizde ki boşluklar neticesindedir. Kalplerde ki boşluklar ise fiziki yakınlığın olamayışı, birbirimizin varlığını kabul edemeyişimiz, başkalarının farkına varamayışımız nedeniyledir
Fiziki olarak bir araya gelmeyi başarabilmek; kalpler arasında gönül köprülerinin kurulmasını sağlamakta, ruh dünyamızdaki dağınıklığı izale etmekte, manevi boşluklarımızı doldurmaktadır. Bu nedenle genelde cemaatle namaz, özelde safların düz ve sık olması kin, nefret ve düşmanlığın yok olmasına, ihtilafların giderilmesine, kardeşlik bağlarının kuvvetlenmesine vesile olmaktadır.
Peygamberimiz “Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinize muhalefet atar” (Buhârî, Ezân 71)buyurarak bu irtibatı açık ve net bir şekilde ifade etmiştir.
Diğer bir hadisi şeriflerinde de; “Safları düzgün tutun, omuzları bir hizaya getirin, boşlukları doldurun, safa girerken kardeşlerinize, ellerinizi hafifçe dokundurun, şeytana açık yerler bırakmayın. Kim safları sık tutarsa Allah onu hayra eriştirir. Kim de saflar arasında boşluk bırakırsa Allah onu hayra eriştirmez” (Müslim, Salat 104; Ebu Davud, Salat 93)buyurarak hayra ulaşmanın yolunu göstermiştir.
Her hususta olduğu gibi ibadetlerde de hayat boşluğu kabul etmiyor. En büyük düşmanımız şeytan ve nefis bizi zaaf noktalarımızdan vurmaya çalışıyor. İnsanlarla ilişkilerimizde aramıza fitne ve fesat tohumları atıyor.
Bu nedenle yüce resul; “ Ey Allah’ın kulları! Saflarınızı düzeltiniz; yoksa Allah Teâlâ’nın aranıza düşmanlık sokacağını iyi biliniz.”(Müslim, Salât, 128) buyurarak bizleri uyarmıştır.
Namazın tamam olabilmesi için safların düz olması gerektiğini belirten Allah resulü bu hususa o kadar önem vermiştir ki; namaza durmadan önce safların arasında dolaşır, cemaatin göğüslerine ve omuzlarına dokunarak hizaya sokmaya çalışırdı. Bir defasında tam tekbir getireceği zaman göğsü saf hizasından çıkmış bir adamı görünce namaza başlamayıp safların düz olması hususunda konuşma yapması bu hususun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Sahabelerde aynı hassasiyeti göstermişler. Mesela Hz. Ömer bazı kimseleri saf düzenini sağlamakla görevlendirmiş, “saf düzeni sağlanmıştır” dendikten sonra namaza durmuştur.
Kısa ve öz olarak şunu ifade edelim:Evet, saflarımızı dümdüz ve sımsıkı tutacağız; birlik ve kardeşliğin talimini yapacağız. Uzaklığımızı saflarla kapatma yoluna gideceğiz. Ancak korana virüs illetinin devam ettiğini bilip fiziki temas yerine saflardan aldığımız sinerjiyle yetinip, mümkün olduğunca gönüllerin bir birine karşı tutumunu gözden geçirecek, eğriliklerimizi düzeltip aynı havayı solumanın, aynı gemide yolculuk yapmanın, aynı bayrağın altında gölgelenmenin, aynı duygu ve düşüncelere sahip olmanın, aynı dinin mensubu olmakla müşerref olmanın inancıyla binlerce bir’lerimize yoğunlaşarak sımsıkı ve ayrılmaz bir bütünün parçaları gibi dos doğru bir hayat yaşamayı önceleceğiz. Aksi halde camide ki saflarımıza sevindiğimizden daha çok üzülür, nice sıkıntılarla tekrar tekrar muhatap oluruz.
Selam ve dua ile…