'Engelim benim hediyem'

Akkız Tıraş 19 yaşında ve paraplajik bedensel engelli. Yani belden aşağısı tutmuyor ve çocukluğundan bu yana tekerlekli sandalye üzerinde yaşıyor. 'Tekerlekli sandalyeye mahkûm.' demiyorum, çünkü O, engelini hediye olarak görüyor ve yaşama bakış açısını da bunun üzerine şekillendirmiş. Aynı zamanda insanlar için 'ayna ' görevi gördüğünü de düşünen Akkız, bu düşüncelerini insanlara aktarmak için daha bu yaşında, 'Akkız - Zor sınavlar güçlü insanları yetiştirir' adıyla ilk kitabını yayımladı.

'Engelim benim hediyem'

Yaşamda hiçbir karşılaşma tesadüfi değildir. Beni Akkız ile karşılaştıran değer verdiğim bir Hocam oldu. Ben Akkız ile söyleşimde kendi adıma çok ders çıkardım. Şimdi sizinle paylaşıyorum; umarım siz de fiziksel bir engeliniz olmadan psikolojik olarak kendinize ne kadar çok engel koyduğunuzu fark edersiniz...

"ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ TEKERLEKLİ SANDALYEYLE YAŞIYORUM"

Akkız bize biraz engelinden bahseder misiniz?

Ben 19 yaşımdayım ve Sarız 'da yaşıyorum. Annem ev kadını, babam ise mermer işçisi. 3 kardeşim var ve bir tek ben engelliyim. Engelim aslında doğuştan değil. Doğduğumda hemşireler ellerinden düşürmüş, ondan sonra böyle olmuşum. Ailem filmlerimi Almanya’ya göndermiş, sonradan olsaydı zihinsel engelli olurdu, düşme sonucunda olmuş denilmiş. Hemşirelerin düşürdüğü böyle ortaya çıktı.

Hemşirelerle ilgili bir yaptırım olmamış mı?

Hangi hemşirenin düşürdüğü belli değilmiş. O nedenle doktorlar imza atmamışlar.

Yani, çocukluğundan beri tekerlekli sandalyede yaşıyorsun. Okul hayatın nasıl geçti peki?

Evet, çocukluğumdan beri tekerlekli sandalyede yaşıyorum. Okul hayatımda öyle çok önemli bir engelle karşılaşmadım. Sadece ilkokulda beni okula almak istemediler. O zaman Muharrem öğretmen diye bir öğretmen vardı. O, "Akkız kızımla ben ilgileneceğim." dedi, böylece okula aldılar. Muharrem öğretmen beni 4 'üncü sınıfa kadar okuttu. Kendime olan özgüvenimi onun sayesinde kazandım, arkadaşlarım da beni dışlamamayı, kendileri gibi görmeyi öğrendiler. Onlar sayesinde okulu sevdim ortaokul ve liseye başladım. Yani tek yaşadığım olumsuzluk ilkokula başlayamama korkusuydu. Eğer gerçek olsaydı ben de engelli bir birey olarak eve kapanacaktım. Burası ilçe olduğu için zaten aktivitem olmayacaktı. Ben okulun kendim için sosyal ortam olduğunu düşündüm hep. Şimdi de, lise mezunuyum, e-kpss sınavına hazırlanıyorum. Biz küçük ilçede yaşadığımız için imkanlar kısıtlı, üniversiteyi dışarıdan okumak istiyorum.

Peki okula gidiş gelişin nasıl oldu ya da lavabo gibi bazı ihtiyaçlarını nasıl karşıladın?

Ortaokul bitene kadar babam götürüp getirdi, servise vermedi zor olur diye. Lise 2 'ye geçtiğimde yeni binaya geçmiştik, o bina da derenin içine yapılmıştı. Arabaların inmesi zor oluyordu. Öyle olunca mecburen servise verdiler. Bu sefer de servisçi ve arkadaşlarım yardımcı oldu. Lavabo ihtiyacım olduğunda da, tekli öğretim olduğu için öğlen zaten eve gelip gidiyordum. Onun dışında okulda engelli lavaboları vardı, imkanları kısıtlı değildi.

Peki ya arkadaşların, engelli olmanın nasıl bir şey olduğunu konuşur muydunuz onlarla?

Liseye başladığımda soran oluyordu; böyle olmak senin için nasıl, nasıl hayata tutunuyorsun, biz olsak okula gelemezdik falan diyorlardı. Ben de kendilerine, bu benim hayatım ve hayata bir kez geliyoruz, bu durumum okumama engel değil, ailem benim en büyük destekçim ve ben de bunu avantaja çeviriyorum diyordum.

Sen bu yanıtları verdiğinde gerçekten anlayabiliyorlar mıydı sana göre seni?

Benimle empati yapabildiklerine inanıyorum, davranışlarından ve konuşmalarından anlaşılıyor bu. Köstek olanlar da oluyor ama bakışlarıyla bunu belli ediyorlar. Mesela diyorlar ki; neden devamlı Akkız 'ın yanındasınız, böyle olduğu için mi yoksa gerçekten seviyor musunuz falan diye soruyorlar. Destek olanlar benim üzülmemi istemiyordu, örneğin beden dersi gibi beni zorlayacak derslerde sürekli yanımdaydılar, üzülmeyim diye güleryüzle davrandılar, programlara gitmem için sürekli yardımcı oldular.

Gördüğüm kadarıyla pes etmiyorsun, sana göre seni diğer engelli bireylerden ayıran ne?

Kendimi hayata kapatmıyorum. Mesela bazen dışarıda insanların bize kötü bakışları oluyor. Kendilerine yoldan geçerken yardım eder misiniz diye sorduğumda duymazlıktan geliyorlar. Bana karşı davranışlarını ve sözlerini kaldırabiliyorum ama her engelli birey böyle değil. Onlara bu şekilde tavır takınıldığında kendilerini hayata kapatıyorlar.

"EN BÜYÜK GÜCÜM AİLEM"

Tamam ama seni hayata kapanmamaya iten güç neydi?

Beni hayata bağlayan tek şey ailem. Ben şöyle düşünüyorum; onlar benim için hastane hastane gezdiler, Sarız 'da kar tepeleye tepeleye tekerlekli sandalyeyi iterek okula götürdüler, kızımız geride kalmasın onun hayalleri vardı diye düşündüler, insanlar engelli olduğum için okula göndermeyin demesine rağmen kulak tıkayıp beni okuttular, ben de bu yüzden hayata kapanmamak istedim.

Peki kitap?

Benim birkaç hayalim vardı; kitap çıkarmak, şiir seslendirmek, dart ya da okçuluk alanlarında millî sporcu olmak ve babama bir araba almak. İlçedeki tek engelli olduğum için spor kursları açılmadı, Kayseri 'ye gitmek de benim için zordu o nedenle millî sporcu olma hayalim yarıda kaldı. Pandemi döneminde şiir seslendirmeye başladım. Yine pandemi döneminde ufak ufak notlar alıyordum. Onlarla ilk kitabımı çıkardım. Bu kitabın adı, "Akkız - Zor sınavlar güçlü insanları yetiştirir", kitapta kendi hayatımı kaleme aldım. En büyük amacım engelli arkadaşlarıma umut olmak, normal vatandaşlara bizlere karşı önyargılı davranmamaları gerektiğini anlatmaktı. Bunu biraz anlatabildim. Kitabımın basımı da şöyle oldu; Engelliler Günü 'ydü ve benim o gün kitabımın basım ücretini matbaaya yatırmam gerekiyordu. Sarız Belediye Başkanı beni aradı ziyaret edeceğini söyledi. Bize geldi, pandemi döneminde ne yaptığımı sordu, ben de kitaptan bahsettim. O da matbaa ücretini, Engelliler Günü hediyesi olarak kendisinin vermek istediğini söyledi. Böylece kitap projesi hayata geçti. Şimdi ikincisini yazmaya başladım. Babamla ilgili hayalimi gerçekleştireceğime den inanıyorum.

"VARLIĞIMIZ ENGELLİ OLMAYANLAR İÇİN FIRSAT"

Yani sana göre engelli bireyler anormal mi oluyor?

Biz özel gereksinimliyiz ama onlar normal. Bizler farklıyız, özel gereksinimlerimizden dolayı her yere rahatlıkla gidemiyoruz ama onlar rahatça gezip tozabiliyorlar. Ama düşünemiyorlar ve empati kuramıyorlar. Bizim varlığımızın onların düşünmesi, empati kurması ve kendilerini güçlü hissetmesi için örnek olduğunu düşünüyorum. Biz onlara hem psikolojik olarak güç veriyoruz hem de saygı gösteriyoruz; bize ne söylerlerse söylesinler kırıcı davranmıyoruz ve susuyoruz. Bu açıdan da örnek oluyoruz. Ama onlar dış görünüşümüzden dolayı empati yapmadan bizi yargılayabiliyorlar.

Psikolojik olarak güç vermekten kastın nedir, biraz açar mısın?

Örneğin onlar yüzündeki en ufak bir lekeyi sorun ediyor ama biz ayağımız, kolumuz olmamasına rağmen dış görünüşümüzü sorun etmiyoruz. Ya da işte, bir insan küçük derdini sorun ediyor ve dışarı çıkamamaktan şikayet ediyor ama bizim tekerlekli sandalyemiz kırılıyor, yapılır diyoruz evde oturabiliyoruz. Onlar ufak tefek detaylara takılırken biz en büyük sorunları aşıyoruz. Bu şekilde varlığımızla onların hayata bağlanması için bir fırsat oluşturuyoruz.

Yani onlara ya da bize örnek olduğunuzu düşünüyorsun.

Örnek olmak istiyoruz ama ben kendi adıma pek örnek olduğumu düşünmüyorum çünkü küçük bir ilçede yaşıyorum ve çok fazla kişiye sesimi duyuramıyorum. Merkezde olsam daha fazla kişiyi tanıyacak. Ama kitaptan sonra bunu başarabilirim. Mesela cam kemik hastası Burak Sakçı var, o sesini daha çok duyurabildiği için daha fazla kişiye örnek olabiliyor. Ben sadece kendi küçük çevreme örnek olabiliyorum.

Peki, bizlerin size bakarken şükretmesi seni üzüyor mu?

Hayır üzmüyor çünkü ben onlar için kendimi şans olarak görüyorum. Onların sahip olduklarının farkına varmalarını sağlıyorum. Bir de şükretmek güzel bir şey, benim sayemde sahip olduklarının değerini bildiklerini düşünüyorum.

"ENGEL DİYE BİR ŞEY YOK, ENGELLİ OLANLAR VAR"

Engelli bireylerle ilgili birkaç tabir kullanılıyor. 'Engelli birey ' bunlardan biri, diğerini yani 'özel gereksinimli 'yi sen söyledin. Bir de 'özürlü ' tabiri var. Hangisini tercih ediyorsunuz?

Özel gereksinimliyi tercih ediyorum. Engelli demiyorum çünkü engel diye bir şey yok, sadece bize engel olanlar var. Yani engelimiz bize engel değil, insanlar bize engel oluyor.Özürlü de demek istemiyorum, bu kötü bir tabir. Zihinsel engelli arkadaşarımızın bile normal insanlardan daha farklı anlayışlı olduğunu düşünüyorum. Bize vicdanlı davranıyor, ne yapılması gerektiğini biliyor. Ancak normal insan bize böyle davranınca ben ona özürlü derim, o özel gereksinili arkadaşıma neden diyeyim ki? Bize saçma sapan sözler söyleyenler özürlüdür.

En saçma bulduğun sözleri ne?

"Vah çok güzelmişsin de kaderin iyi olsaymış" demeleri bana çok saçma geliyor. Kaderimizi biz belirlemiyoruz, ben de ailem de böyle istemedi. Hemşireler de istemedi böyle olmamı. Kaderimizi Allah ya da Tanrı belirliyor, bunu sorgulamak isyan oluyor.

"İYİ Kİ ENGELLİYİM"

Hiç isyan etmedin mi?

Hiç isyan etmedim ve hatta iyi ki böyle olmuşum da dedim. Çünkü belki dört dörtlük bir insan olsaydım başka bir yolda da olabilirdim. Allah beni güzel yaratmış ama tekerlekli sandalye vermiş ve bana "Kızım sen bu yolda gideceksin." demiş. Ben de görevimi bilip o yoldan gidiyorum. Hatta bazen kendi kendime iyi ki böyleyim ve insanlara vicdanın, empatinin ne demek olduğunu gösterebiliyorum dediğim de oluyor. Böyle olmasaydım ben de empati kurmayacaktım, o insanlar gibi olacaktım, o yüzden iyi ki böyleyim diyorum. Bazıları engeli hediye, bazıları sınav, bazıları ceza olarak kabul eder. Ben hediye olarak tanımlıyorum. Sınav olarak da tanımlamıyorum.

"BİZİ TAM ANLAMIYLA ANLAMALARI MÜMKÜN DEĞİL"

Sizleri gerçekten anlamamız mümkün mü sana göre?

Hayır anlayamazsınız. Bir gün tekerlekli sandalyede vakit geçirmek ister misiniz diyorum bazen ama onlar bir şey demiyor. Aslında ben bunu kendime soruyorum ve ne hisseder diye düşünüyorum. Ama bir gününü tekerlekli sandalyede geçirse de benim hissettiğimi hissedemez, çünkü kalkacağını biliyor. Ne kadar empati kurarsa kursunlar sadece bizim yanımızda kurarlar, yanımızda olmayınca unuturlar. Ama bu da güzel bir şey. Çünkü bizimle kısa süre olsa da empati kuranların vicdanı olduğunu düşünüyorum.

"SADECE 3 ARALIK 'TA HATIRLANMAK İSTEMİYORUZ"

Engelliler Günü kutlamalarıyla ilgili ne düşünüyorsun?

Ben kutlamaları doğru bulmuyorum. Çünkü engellileri 3 Aralık 'ta değil, her gün hatırlamalıyız. Ayrıca engel sevgidir, iyi ki varsınız gibi paylaşımlar oluyor ama biz her zaman sevgi ve saygıyı hak ediyoruz, özel olduğumuzu hissetmek istemiyoruz kendileri gidbi görsünler ve bunu her gün yapsınlar yeter.

Peki, "Bir gün siz de engelli olabilirsiniz." sözünü nasıl değerlendiriyorsun?

Her insan yarının engelli adayıdır, insan başına ne geleceğini bilemez. Mesela kolumuzun üstüne yattığımız ve sabah kalktığımızda bundan endişe duyuyoruz. Ama biz o engelle her gün savaşıyoruz. O nedenle bu sözü doğru buluyorum.

"BİZİM İÇİN PRATİKTE DE VAR OLSUNLAR"

Peki, son olarak sırasıyla idarecilere, özel gereksinimli bireylere, senin tabirinle bizlere yani normal insanlara ve son olarak gazetecilere neler söylemek istersin?

İdareciler, "Bizler sizler için varız." cümlesini çok kullanılıyor. Ben bu sözü pratikte de göstermelerini istiyorum. Mesela Sarız 'da tek engelli olduğum için spor aktivitelerine katılamamam çok kötü. Ya da başka ilçelerde rampa olmadığı için arkadaşlarımın okula gidememesi... Bizi anlamadıkları için bizim farkımızda değiller. Aslında bizi konştursalar ne cevherler ama bilmiyorlar. Dış görünüşümüzle bizi değerlendiriyorlar.

"TOPLUMUN AYNASIYIZ"

Engelli arkadaşlarıma da, kendilerini hayata kapatmamalarını öneririm. Bizler toplumun birer aynasıyız. Normal insanlar bize bakarak kendilerini görebilir; onlar için hem şükür sebebiyiz hem de iyilik, vicdan ve merhameti bizden öğreniyorlar, yardımın ne demek olduğunu bizler sayesinde anlıyorlar. Bu bir yaşlı ya da hayvan da olabilir. O yüzden toplumun aynasıyız. Özel gereksinimli arkadaşlarım kendilerini hayata kapatmasınlar evren bize bir hediye; ağaç olsun, kuş olsun, toprak, yağmur olsun, başımızı koyduğumuz yastık bile şükür sebebi. O nedenle bunların değerini bilerek ve evrene bir kez geldiğimizin bilincinde yaşamalıyız.

"BEN DE ENGELLİ OLABİLİRİM BİLİNCİYLE YAŞASINLAR"

Normal olanların da bizleri görünce acınası değil umut dolu gözlerle bakmalarını isterim. Bizleri sadece özel günlerde hatırlamasınlar ve ben de  yarın engelli olabilirim bilinciyle yaşasınlar. Bizi özel gereksinimli değil de kendileri gibi görsünler.

"GAZETECİLER SESİMİZİ DAHA ÇOK DUYURSUN"

Duygularımıza tercüman oldunuz. Sorduğunuz sorular benim aklıma gelmezdi, bunun için ve bu fırsat için teşekkür ediyorum. Bu gazete ve bunun gibi haberler sayesinde belki daha çok kişi sesimizi duyacak. O nedenle gazetecilere, dışarıda engelli gördüklerinde onlarla röportaj yapmalarını,  onların sorunlarıyla daha çok ilgilenmelerini söyleyebilirim.

>> Selma Kara