Emekli Polis Altun: 'FETÖ, uyuşturucunun zararlarını anlatmamı istemedi'

Söyleşimizde bu haftanın konuğu gazetemiz misafir yazarı ve FETÖ mağduru Bilişim Suçları ile Uyuşturucuyla Mücadele Uzmanı emekli Polis İsa Altun oldu.

Emekli Polis Altun: 'FETÖ, uyuşturucunun zararlarını anlatmamı istemedi'

Askeri okullardaki öğrencilerin FETÖ tarafından gördüğü mobbing ile mağduriyetinin ardından polislerin de aynı yıldırma çalışmalarına tanık olduğu görülürken, bunlardan birisi de emekli Polis Altun oldu. Bir süre önce kendisinin kaleme aldığı yazılar nedeniyle FETÖ’ye hedef olduğunu ifade eden Altun konuyla ilgili olarak: “Dönemin Narkotik Şube Müdürü (halen FETÖ terör örgütü kapsamında tutukludur) beni telefonla arayıp; ‘Hiçbir televizyona uyuşturucunun zararları hakkında demeç vermeyeceksin’ diye tehdit etti” dedi.

ASKERİ OKUL ÖĞRENCİLERİNDEN SONRA EMNİYET MENSUPLARINDAN DA AYNI MAĞDURİYETLERİ DUYUYORUZ. FETÖCÜ YÖNETİCİLER KURUMLARDA YILDIRMA VE UZAKLAŞTIRMA POLTİKALARI İZLEMİŞLER. SİZİN NE GİBİ BİR MAĞDURİYETİNİZ OLDU BİZLE PAYLAŞABİLİR MİSİNİZ?

Uzun seneler narkotik şubelerde görev yaptım. Bu alanda 5 kitap yazdım. Kitaplarım ödül aldı. 1999 Yılında Uluslararası Genç Girişimciler Organizasyonu (TOYP ) uyuşturucunun zararları ile ilgili olarak yüzlerce eğitim kurumunda, STK’larda, üniversitelerde seminerler verdim. 2000 yılında uyuşturucuyla ilgili çalışmalarımla ilgili olarak emniyet genel müdürü tarafından ‘Yılın Polisi’ seçildim. TRT’de başarılarımla ilgili belgeseli çekilmiş tek emniyet mensubuyum. (Sıradışı Hayatlar) eserlerimden ‘Bir kereden çok şey olur’ uluslar arası ‘Dünya Barışına ve Çocuklara Katkı’ dalında ödül aldım. 2010 yılında kendi isteğimle İstanbul iline atandım. Yazmış olduğum bir eserimde tarihteki ilk ‘haşhaşi’ kavramını (tarihteki ilk devlet içindeki paralel yapılanmayı) yazmıştım. Akit Gazetesi Yazarı Hasan Karakaya bu terimi köşesinde yazınca FETÖ örgütü tarafından hedef seçildim. Kişisel dosyamda meslek sicillerim yüksek puanla olmasına rağmen İstanbul ilinde beni başka bir birimde değerlendirdiler. Bu kurumda elbette her birimde çalışmak büyük bir onurdur ama ‘verimlilik’ diye bir kavram vardır. Benim kaleme aldığım kitaplarla ilgili olarak madde bağımlılığının olumsuz etkileriyle ilgili olarak basına demeç iznim vardı. Halen cezaevinde FETÖ terör örgütünden tutuklu bulunan Hüseyin Avni Mutlu’dan yazılı izin almama rağmen bana ‘İzinsiz basın açıklaması’ beyanı ile hakkımda çeşitli raporlar tutuldu. Cezalar verdiler. Dönemin Narkotik Şube Müdürü (halen FETÖ terör örgütü kapsamında tutukludur) beni telefonla arayıp;  ‘Hiçbir televizyona uyuşturucunun zararları hakkında demeç vermeyeceksin’ diye tehdit etti. Üzerime o kadar çok geldiler ki.  Bana psikolojik baskılar yaptılar. Üzüntüden ülser hastası oldum. Rapor aldım. Derken beni Mersin iline sürgün olarak gönderdiler. Lojmandan polis eşliğinde çıkardılar. Zulümleri bitmedi. 17- 25 Aralık ihanet kalkışmasında da kamuoyuna yansıyan unsurlardan birisi de ikramiyelerdi. Geçmiş yıllarda narkotik, mali ve kaçakçılık şubelerinde görev yapan polisler aldıkları ikramiyelerin bir bölümünü bu FETÖ denilen terör örgütüne vermişler. Anlayan anlar. Ben onca başarılarıma rağmen narkotik şubede bir gün dahi çalıştırılmadım. Çünkü kendi yandaşlarını çalıştırdılar.

BU TÜRDEN MUAMELELERLE KARŞILAŞTIĞINIZDA NELER DÜŞÜNDÜNÜZ?

Ruhsal açıdan çok kötü günler yaşadım. Psikolojim allak bullak olmuştu. Başkası yerimde olsa intihar ederdi. Her ay maaşımdan 1.800 TL kesiliyordu. Ama vicdanım çok rahattı. Yazdığım kitaplarla ailelere yol göstermeye çalıştım. Seminerlerimle, eserlerimle bilimsel çalışmalarımla çeşitli onurlar yaşamıştım ama kendi teşkilatımda ‘tu kaka’ ilan edilmiştim. Neticede emek vermişsiniz ama birileri tarafından taciz ediliyorsunuz. Çok başka bir duygu. Tarifi ve tahribi mümkün olmayan bir şey bu. Benimle uğraşanlara karşı içimde ilahi adaletin tecelli edeceğine olan inancım hep vardı. O gün de bugündür diye düşünüyorum. Kimsenin yaptığı yanına kalmıyor. Allah bu acı tecrübeleri bir daha ne milletimize ne devletimize ne de bizim gibi olan başka insanlara yaşatmasın diyorum. 
 
HAKKINIZI ARAMAK ADINA BİR GİRİŞİMDE BULUNDUNUZ MU, BU KONUDA HERHANGİ BİR TAZMİN SÖZ KONUSU OLDU MU?
 
Adliyede görev yapıyordum. Konuyu hukukçularla konuştum ve öncelikle Mersin iline zamansız çıkan tayinim hakkında idare mahkemesinde dava açtım. Bölge idare mahkemesinde davayı kazandım. Danıştay’da onandı ve kabul edildi. Şimdi maddi ve manevi tazminat davası açmam için elimizde çok güçlü bir mahkeme kararı var. Kim ne yaptıysa hesabını tek tek verecek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir ve adalet yerini bulacak. Sağ olsunlar idare hukukunda duayen iki avukat arkadaşım bu konuda canla başla çalışıyorlar. İnşallah hukuki sürecin sonunda ben de diğer vatandaşlar ve meslektaşlarım gibi bir zaman önce kaybettiğim haklarımı kısmen de olsa elde edeceğim.
 
SİZİN GİBİ ETRAFINIZDAKİ MESLEKTAŞLARINIZDA MAĞDURİYET YAŞAYAN, BASKI GÖREN VAR MIYDI?
 
Her gün bu örgüt hakkında bir şeyler okuyoruz. Bunlarda her yol var. Telefon dinleme, bağış, şantaj, korku verme, kumpas vesaire vesaire. Elbette bu yönde mağduriyetleri duyuyordum. Bunlar otuz, kırk yıldır devletin her kademesine sızmışlar. Kendilerinden olmayanları düşman gören bir zihniyet. Her ilde örgütlenmişler. Yetenekli bir çok arkadaşım başka alanlarda görevlendirildiler. Kimilerine kumpas kurmuşlar. Çok garibanı ekmeğinden, rızkından ettiler. Yazık günah değil mi? Kul hakkı diye bir şey var. Örneğin polis sendikasını kuran arkadaşlarımızı ihraç ettirdiler. Bunlar kendileri dışında hiç kimseyi bir yerde görmek istemezler. Öyle de oldu. Yıllarca makam, mevki ve hemen her kademeyi kendilerine tahsis ederek bu günlerin yaşanmasına zemin hazırladılar. 
 
SON OLARAK BU SÜREÇTE HAKKINIZI ARAMAK ADINA BİR PLANINIZ VAR MI VE YAŞANAN SON OLAYLARI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
 
Danıştay açtığım davada lehimize karar verdi. Bu karar benim çok sevdiğim bu mesleğe dönmemi sağlamayacak elbette. Mobbinglerden ve baskılardan bunalınca istemeyerek çok sevdiğim mesleğimden emekli oldum. Ama maddi ve manevi haklarımı almak için bir emsal oldu. İnşallah bu süreç sonunda baskılarla bir şekilde elimden alınan haklarımı tekrardan elde edeceğim. Bu arada konuyla ilgili olarak yaşadıklarımı kitaplaştırıyorum. Kitabım ile yaşadıklarımı okurlarım ve takipçilerim ile paylaşacağım. Umarım bu yönüyle de bilişim suçlarını önleme ve uyuşturucu ile mücadele konularında olduğu gibi okurlarıma bir faydam dokunur. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ