Çobanoğlu: 'Türkiye'nin AB'ye girmesi bir hayal'

Ortalama 50 yıldır Avrupa Birliği (AB) serüveni yaşayan Türkiye'nin son günlerde yeniden AB'ye girmesi ve vizelerin kalkması gündeme gelirken, konuya ilişkin uzmanlardan da açıklamalar gelmeye başladı.

Çobanoğlu: 'Türkiye'nin AB'ye girmesi bir hayal'

AB ve Türkiye konusunda görüşlerini paylaşan Araştırmacı Yazar ve Ekonomist Şevki Çobanoğlu, gerçekleştirdiğimiz söyleşide bu süreci değerlendirerek, Türkiye’nin AB’ye girmesinin bir hayal olduğunu ifade etti. 

AVRUPA BİRLİĞİ NEDİR?

Charles De Gaulle bir konuşmasında, ‘Atlantik’ten Urallar’a kadar büyük Avrupa’ sloganını ortaya atmıştır. Avrupa Birliği’nin politik yönden oluşumu, 1946 Mart’ında İngiltere Başbakanı Wiston Churchill’in, 1947 Haziran’ında Marshall’ın, 1948 Ocak’ında Ernest Bevin’in nutuklarından itibaren ilerleme kaydettiği müşahede edilmiştir. Bütün bu girişimlerle Avrupa’nın tek bir devlet olarak birleşme yolunda atılan adımlar sonucu, nihayet 25 Mart 1957’de Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) Anlaşması’nın Roma’da imzalanması ile birlik vücut bulmuştur.
AB ülkeleri, ekonomik bir birlik görünümüyle yola çıkarak, belirli oluşumlar sonunda, siyasi bir birliğin sağlanmasını hedef almışlardır. Avrupa Devletleri’nin bir birlik etrafında birleşmelerindeki temel değerler “Kapitalizm, demokrasi ve Hıristiyanlık” olarak tescil edilmiştir. AB’nin sadece ekonomik bir birlik olmadığı, siyasi bir birlik tesisi ile asıl ama gizli tutulan “Haçlı Birliği”nin sağlanması olarak telakki edilebilir. Bunun açık ispatı, birliğin temel şartlarından biri de “Hıristiyanlık” şartının koşulmasıdır. Bu temel düşünce esas alındığı için Brüksel’deki AB binası mimari projesi “Haç” işaretini simgelemektedir. Zaten Avrupa Kıtası ile İslâm dünyasındaki mücadele  “Hac ile Hilal” mücadelesi olmuştur. Selçuklu döneminde bilhassa Selâhaddin Eyyubi’nin mücadelesi, Osmanlı Devleti döneminde, Çanakkale Savaşı’nda ve son olarak İstiklâl Harbi’nde tarihe geçerken, günümüzde de Ortadoğu Savaşları ve İslâm dünyasındaki fikir ve kültürel mücadele (soğuk harp) “Haç” ile “Hilâl” mücadelesini gösteren belgelerdir.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanlığı yapan Jacgues Delors, “AT’ın temeli Hıristiyan Birliğidir” demiştir.

SİZCE AB TÜRKİYE İÇİN NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ, ÖNEMLİ OLUŞUNUN SEBEBİ DAHA ÇOK EKONOMİK Mİ, SİYASAL MI?

Batı aşkına tutulanlar, Avrupa Birliği ile evlenmeye karar vermişler. Avrupa Birliği aşkına tutulanlar kimler? AB ile evlenmek isteyen kim? Eski Başbakanlardan Tansu Çiler, “Ancak, biz tek eş istiyoruz. Eşimiz de Avrupa Topluluğu olacaktır” demiştir. Avrupa Birliği, Batı Hıristiyan birliğidir. AB, Avrupa Birleşik Devletleri’nin adıdır. AB, Hıristiyan inancının, kültürünün, sanatının, tarihinin birleştiği bir topluluktur. Peki Batı inanç ve kültürü ile bütünleşmek ya da söylenen şekliyle evlenmek nasıl olur? AB ile evlenmek için nelerin yapılması gerekir? Bir kere AB ile evlenmek isteyen bir ülke, bütün değerlerini terk etmek zorunda. Müslüman bir ülke AB ile evlilik yapamaz. Çünkü AB ile bütünleşmek isteyen ülkelere önerilen şartlar vardır. Bu şartlar da şunlardır: AB ile evliliğe karar veren bir ülke, dinini, kültürünü, sanatını terk etmek ve tarihini de inkâr etmek zorundadır. Müslümanların, Müslüman olmayan ülkelerle birleşmek diye bir düşüncesi yoktur. Allah’ın emri gereği “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.” Öyleyse Müslümanlar kendi aralarında bir birlik kurabilirler. Peki Müslüman Türk Milleti’nin, Batı ile bütünleşmesi yolunda ısrarla çaba sarf edenler kimlerdir? Türkiye’nin AB ile bütünleşmesini (yani kendi ifadelerine göre evlenmesini) isteyenlerin başında Yahudi, Ermeni ve Rum azınlıklar gelir. Azınlıkların bu düşüncelerini tahakkuk ettirmek için onlara, kul, köle olan ve mason localarına üyeliği tescil edilmiş kişi ve kuruluşlar büyük bir çaba içindedirler. Batı’nın kara sevdalıları; âşıklarına kavuşmak içi AB yolunda yıllardan beri büyük bir yarış yaptılar ve nefes tükettiler. AB ile evlenmek için allı pulu bir gelin oldular ve duvağa durdular. Ama AB, “Olmaz, seni alabilmem için Türkiye’deki bütün insanların bana benzemesi şart” dedi. AB yetkilileri her defasında söylüyor: “AB ile evlenmek istiyorsanız, kendinizi AB kurallarına uydurmaya hazır ve istekli olmalısınız.” AB ile evlenmek isteyenler, Müslüman Türk Milleti’nin bütün değerlerini yok ederek yollarına devam ediyorlar. AB’ye uyum için her şey yapılmaktadır. Türkiye’nin AB’ye üyeliğine karşı olanlar ise; dinini, namusunu, kültürünü ve bağımsızlığını düşünmektedirler. Mademki AB’ye üye olunacaktı, İstiklâl Savaşı’nı niye yaptık? Cephelerde yüz binlerce şehit niye verdik?

AB EKONOMİK OLARAK ESKİSİ KADAR BÜYÜK BİR GÜÇ MÜDÜR?

Avrupa ülkeleri on dokuzuncu yüzyıl ile yirminci yüzyılda pek çok ülkeyi sömürmüşlerdir. Avrupa ülkeleri sömürgeci ülkelerdir. Bundan dolayı geçmişte yaptıkları sömürüler ile ekonomik refaha ulaşmışlardır. Yirmi birinci yüzyılda ise sömürülerini kaybederek, krizlerle karşı karşıya kaldılar ve iflasın eşiğine geldiler. Avrupa ülkeleri geçmişte Üçüncü Dünya’nın fakir ülkelerindeki hammadde kaynaklarını sömürüyordu. Zamanla Avrupa sömürdüğü ülkelerin hammadde kaynaklarını kaybetti. Bunun sonucu olarak Avrupa ülkeleri ekonomik krizlere sürüklendi. Bugün Avrupa ülkeleri ekonomik krizlerle boğuşmaktadırlar. Avrupa Birliği’ni oluşturan ülkelerde 2011 yılında Yunanistan’la başlayan borç krizi, İtalya, İspanya, İrlanda, Portekiz ve İzlanda da patlak verdi. Bugün bu ülkeler ağır borç yükleri altında kıvranıyorlar. Avrupa’daki borç krizinin görünenden daha derin bir yapısal problem olduğu ortaya çıkmıştır. Avrupa’daki borç krizinin derinleşmesinin sebebi eski borçların yeni borçlarla kapatılması politikasına dayanmaktadır. Avrupalı politikacılar eski borcu yeni borçla kapatma politikası uygulamışlardır. Borçla yaşama politikası Avrupa ülkelerinin borç krizine girmesine sebep olmuştur. Avrupa ülkelerinde meydana gelen borç krizi, Avrupa Birliği’ni sarsan bir kriz haline dönüşmüştür. Yunanistan ve İtalya ile başlayan Avrupa borç krizi, Avrupa Birliği üyesi tüm ülkeleri etkilemiştir. Macaristan, Portekiz, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve İtalya ekonomileri kötüye gitmiştir. Kötü durumda olan Fransa ekonomisi durgunluk dönemine girmiştir. Fransa, Euro Bölgesi’nde çok büyük borcuyla en fazla endişe meydana getirmektedir. Romanya’nın durumu hiç iyi değildir. Sırbistan ve Slovanya ekonomileri iflasın eşiğine gelirken, İngiltere ve Almanya ekonomilerinde de daralmalar medyana gelmiştir. Avrupa’daki borç krizi, Avrupa ekonomilerini sarsarken, yaşam grafiği de düşüşe geçmiştir. Euro Bölgesi’nde, Euro’ya güven kalmamıştır. Hatta Avrupa borç krizi ile Euro Bölgesi’nin dağılabileceği bile konuşulur olmuştur. Euro Bölgesi’nin dağılması ile Avrupa Birliği tamamen çökecektir.

Euro Bölgesi ekonomileri zor bir süreçten geçiyor. Avrupa’da yaşanan borç krizine bir çözüm bulunamazsa, gelecekte dünya ekonomisini de olumsuz yönde etkileyeceği aşikârdır. Zaten Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa’daki borç krizinin uzun süreceğini ve dünya ekonomisine ağır etkileri olacağı tahmininde bulunmuştur. IMF Başkan Yardımcısı Zhu Min, 13 Eylül 2012 tarihinde yaptığı açıklamada, “Kriz henüz sona ermedi. Aksine tam ortasındayız ve alacak çok yolumuz var” demiştir. Bu konuda Uluslararası Sendikalar Birliği Başkanı Sharan Burrow, 28 Ocak 2012 tarihinde yaptığı açıklamada, 20. Yüzyıl Kapitalizminin, 21. Yüzyılda geçmeyeceğini ve dünyadaki dengesizliklerin 1930’lu yıllardan daha kötü olduğunu söylemiştir. IMF, 2012’de Avrupa ülkelerini krizden kurtarmak için 39 ülkeden “Kriz Kurtarma Fonu”na 461,3 milyar dolar para toplamıştır. Avrupa’daki borç krizinin 1929 Ekonomik Buhranı’ndan daha derin olduğu gözlenmektedir. Büyük bir borç krizi içine düşen Avrupa Birliği ülkelerinin eskiden olduğu gibi refahı yüksek düzeyine yeniden dönmeleri mümkün değildir. Avrupa batıyor. Çünkü sömürülen ülkeler uyandı. Avrupa ülkeleri de sömürgelerini kaybetti. Avrupa Birliği artık eskisi kadar büyük bir güç değildir. Avrupa siyasi ve ekonomik yönden çöküyor. Avrupa’da işsizlik büyük boyutlarda artmaktadır. Bunun misali Almanların Türkiye’de bazı iş başvurularında bulunmalarıdır. Avrupa borç krizi içinde boğuşurken, Türkiye, bugün Avrupa Birliği’ne girmemenin büyük avantajını yaşıyor.

AB, TÜRKİYE'Yİ NEDEN BUNCA SENE ALMADI VE OYALADI, BUNU NEYE BAĞLIYORSUNUZ?

Ne hazindir ki, 12 Eylül 1963’de Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile Türkiye arasında Ortaklık Anlaşması Ankara’da imzalanırken, o zamanın Başbakanı olan İsmet İnönü şu açıklamada bulunmuştur: “Hakikaten bugün Türkiye’yi ebediyen Avrupa’ya bağlayacak anlaşmayı imzalamış bulunuyoruz.”
Ancak bütün girişimlere rağmen “Haç” ile “Hilâl” mücadelesi sürmektedir. Bu konuda Avrupa Parlamentosu Enstitüsü Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Alman SDP Partisi Milletvekili Hans Joachim Seeler, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı olduğunu belirterek şöyle demiştir: “Türkiye asla Avrupa’ya dahil edilemez. Ayrı kültür ve dine sahip bir İslâm ülkesi olan Türkiye’nin, Hıristiyan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nda işi ne? Türkiye’de, ayrıca, demokrasi ilkeleri de yeterince yerleşmiş değildir.” Türkiye-AB ilişkileri 50 yıldır gündemdedir. Avrupa Birliği, Türkiye’yi oyalamaktadır. Avrupa Birliği, Türkiye’yi almayacaktır. Türkiye ile AB arasında asıl engeller, inanç ve kültür yapısında ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği, Türk insanına şu mesajı vermektedir: “Kimliğinizden vazgeçmedikçe, sizi aramıza alamayız.” Bunun açık ispatı olarak, Avrupa Toplulukları Üyesi ve Kuzey Akdeniz Ülkeleri Sorumlusu olarak görev yapan Claude Cheysson, “Siz Topluluğu değiştiremezsiniz, üye olmayı siz istediğinize göre siz değişmek zorundasınız. Topluluk Türkiye’nin değil, Türkiye Topluluğun kurallarına uymak zorunda” demiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda aşamadığı “uzun, ince, engebeli” olarak tanımlanan yol, Türk insanının sahip olduğu “İslâm inancı”, kültürü ve Müslüman kimliğidir.

İNGİLTERE’NİN AB’DEN AYRILMASI GÜNDEMDE, BUNUN NEDENİNİ NEYLE AÇIKLIYORSUNUZ?

İngiltere, Avrupa Birliği’ne girmek yerine daha gevşek olan serbest ticaret anlaşmasını savunmaktadır. Bu nedenle AB’ne 1979 yılına kadar katılmamıştır. İngiltere, Avrupa Birliği’ne parasal birliğe girmeden, şartlı bir biçimde katılmıştır. Şimdi ise ayrılmak için referanduma gitme kararlılığı içindedir. İngiltere, siyasi ve ekonomik yönden bağımsız hareket ettiği için Avrupa Birliği’nden ayrılmak itiyor. Avrupa Birliği’nin aldığı kararlara uymak istemiyor.

TÜRKİYE’NİN AB’YE GİRME OLASILIĞI SİZCE NEDİR?

Türkiye’nin AB’ye kabul edilmeyeceği gün gibi açıktır. AB yetkilileri bu durumu her fırsatta açık bir biçimde dile getirmektedirler. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme çabaları çok sinsi tuzaklarla doludur. Papa II. Jean Paul: ‘AT sadece ekonomik ve siyasi bir birlik olarak kalmamalı, gelecekte oluşturulacak Birleşik Avrupa’nın Hıristiyanlıkla özdeşleşmiş, gelenekçi bir toplum olması gerektiği inancındayım. AT’a Hıristiyan olmayan giremez.’ Nicolas Sarkozy (Fransa Eski Cumhurbaşkanı): Türkiye Avrupa’ya ait değil. Birçok Avrupalı böyle bir Avrupa’yı tehdit olarak görüyor. AB sınırları görülmeyecek kadar büyüdü. Türkiye’nin üyeliği ne Avrupa Birliği’ne ne de kendisine yarar sağlar. Türkiye’nin gerçek yeri Avrupa Birliği değil, Ortadoğu’dur. Franz Fischler (AB Eski Komiseri) Türkiye bir sorun. Müzakereler ne kadar uzun sürerse sürsün, sonunda Türkiye’nin AB’ye katılımına ilişkin referandumlar yapılacak ve bunlardan biri mutlaka olumsuz sonuç verecek’ diyerek hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir şey kararlaştırıldı. Jack Straw (İngiltere Eski Dışişleri Bakanı) verdiği özel röportajda çarpıcı açıklamalarda bulunmuştur. Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakereleri başlattığı 3 Ekim 2005’te bir açıklama yapan İngiliz Dışişleri Eski Bakanı Jack Straw, Türkiye’nin üyelik sürecinin durmuş olmasına ‘Çok kızgın ve çok üzgün’ olduğunu söylemiştir. Rum Kesimi’nin çözüm olmadan üye yapılması için ‘Hepimizin içinde olduğu çok büyük bir hata, yüz karasıydı’ demiştir. Jack Straw, itiraf edilmese de İslâm’ın Türkiye’nin üyeliği için engel olduğunu vurgulamıştır. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in hükümet programında ‘Türkiye’nin AB’ne tam üyeliğini reddediyoruz. Çünkü Türkiye üyelik şartlarına sahip değil. Ülkenin büyüklüğü ve ekonomik yapısı AB’ye ağır gelecektir’ demiştir.

SON OLARAK, BİZ AB’YE KATILIRSAK NE KAZANIRIZ, ONLAR NE KAZANIR VEYA KAYIP SÖZ KONUSU OLUR MU HER İKİ TARAF İÇİN DE?

Avrupa Birliği bir tuzaktır. Kime karşı hazırlanmış bir tuzaktır? AB, Müslümanlara karşı kurulmuş bir tuzaktır. Avrupa Birliği tuzağı, İslâm coğrafyasını oluşturan bir bölgede Müslümanların 600 sene liderliğini yapmış olan Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ile başlar. 200 yıllık bir serüvenin arkasından Avrupa Birliği olarak ortaya çıkan haçlı ruhu, Türkiye’nin işgali ile nihai bir hedef çizmiş durumdadır. Avrupa Birliği’nin Türkiye için nihai hedefi; Müslümanları Anadolu topraklarından kovmak. Bunun için Türkiye üzerinde çok sinsi politikalar uygulanmaktadır. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde oynan oyun bunun canlı bir misalidir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne geçmişte yerleşen Çekiç-Güç, Avrupa Birliği’nin ve Amerika’nın organize ettiği bir işgal kuvvetidir. Bugün PKK adı altında ortaya çıkan terör şebekesi Avrupa Birliği’nin, ABD’nin ve İsrail’in komutasında yönlendirilerek, hem Müslüman katliamı yapmakta hem de insanları kovarak, bölgeyi ele geçirmek hedefindedir. Avrupa Birliği tuzağı Türkiye’nin işgal edilmesi için akla gelmeyen ama çok cani eylemleri de kapsayan entrikalarla doludur. Tuzak bir kişiye veya bir devlete karşı fayda sağlanacağı önerisi ile yapılan aldatmacadır. AB, bizi alacakmış gibi davranıp, almamakla bir tuzak kurmuştur. AB, Türkiye’nin İslâm ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri ile bir araya gelmesini engellemektedir. AB’ye girileceğini zannedenler de fayda umarken bir tuzağın içinde olduğunun farkına varamamaktadırlar. Bu nedenle AB, bizi almayacakları belli olduğu halde oylayarak geri kalmamızı istemektedir. Türkiye, zincirlerini kırar da, AB hayalinden vazgeçerse, bu tuzaktan kurtulur. Nice hükümetler geldi, geçti. Hepsi de AB’ye girme hayali kurdu. Sonuçta  bir tuzağın içinde olduklarını fark edemediler. Avrupa Birliği’nin kurduğu tuzağa düşmemek için bütün Müslümanların akıllarını başına almaları, sonra da bir tavır koymaları gerekir. Aksi halde Türkiyeli Müslümanlar, Filistin Müslümanlarının düştüğü duruma düşmek durumunda kalabilirler. Yol yakınken Allah’ın emirlerine ters düşen, Avrupa Birliği’ne katılma tuzağını bozmak Müslümanların güvenliğini sağlayacak teminattır. Eğer Türkiye, AB’ne girerse Hıristiyan ülke olacaktır. Anadolu toprakları Batılılar tarafından işgal edilecektir. Müslüman Türk Milleti, Batı’nın bir kölesi olacaktır. Müslümanlara karşı, Filistin, Bosna-Hersek’te olduğu gibi bir asimilasyon ve etnik arındırma hareketi başlayacaktır. Türkiye, AB’ye girerse “Müslüman’ım” demek bile suç olacaktır. Avrupa Birliği’ne girmek isteyenler, kimisi bilerek, kimisi de bilmeyerek Türkiye’yi bir uçuruma atmaktadırlar.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılması için çaba harcayanlara karşı çıkılarak, bu işe “dur” denilmelidir. Hem de çok acele edilmelidir. Yoksa yarın çok geç olabilir. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ