Atak: 'İnsan, dünyaya geliş amacını düşünmeli'

Söyleşimizde bu haftanın konusu artan intihar vakaları olurken konuğumuz da Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi (ERREM) Müdürü Öğretim Görevlisi Mustafa Atak oldu.

Atak: 'İnsan, dünyaya geliş amacını düşünmeli'

Hem Türkiye’de hem de Kayseri’de sürekli artış gösteren, özellikle gençlerde meydana gelen ve toplumu derinden yaralayan intihar vakaları hakkında bilgiler veren Öğretim Görevlisi Atak; “Genel olarak insanlara önerimiz: dünyaya geliş amacını düşünerek yaşamaları, yaratıcının bizden beklediklerini unutmadan, dürüstçe davranmaları ve bireyin kalbi yönünü güçlendirici şeylere yönelmeleridir” dedi.

İNSANLARIN BU SÜREÇLERDE BİRÇOK NEDENDEN DOLAYI PSİKOLOJİK OLARAK ÇOK HASSAS OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. HUZURLU BİR YAŞAM İÇİN NELER ÖNEREBİLİRSİNİZ, GENEL OLARAK?

Modernite ve küreselleşme ile birlikte bireyselleşen insanoğlu kendine odaklandıkça  psikolojik problemleri günyüzüne çıkmakta ve problemlerle başetmekte zorlanmaktadır. Dünya genelinde depresyon oranlarında görülen artışlar ve psiko-hijyenin bozulması huzursuz ve mutsuz kalabalıklar oluşturmaktadır. Nefsinin her türlü arzusunu gerçekleştirerek esfel-e sefilin dediğimiz aşağıların aşağına inen Batı insanı adeta dipsiz bir kuyunun içinde çırpınmakta yardım eli beklemektedir. Bizler de toplum olarak Batı’nın bu düzeyine ulaşmak üzereyiz. Modern psikolojinin yaklaşımları ile çözüm arayan Psikologlar inanç, kültür, maneviyat vb. öğeleri dikkate almadığından ve insanın yapısı ile ilgili yanlış tespitler nedeniyle yeterince netice alamamaktadır. Psikoloji Bilimi maneviyattan bağımsız olamaz. Ruh ve kalp bilimi ruhu inkâr edemez. Psikolojinin önce insanı doğru tanımlaması ve doğru reçete sunması gerekir. Genel olarak insanlara önerimiz; dünyaya geliş amacını düşünerek yaşamaları, yaratıcının bizden beklediklerini unutmadan, dürüstçe davranmaları ve bireyin kalbi yönünü güçlendirici şeylere yönelmeleridir. İnsanın aşkın yönünün olduğu ve tekâmül etmeye meyilli olarak yaratıldığı da unutulmamalıdır. Kendimiz dışındaki insanlara karşılıksız destek vermek, yardımda bulunmak (infak-isar) psikolojik manada insanı rahatlatır ve durgunluktan kurtarır. Hayatı hızlı yaşamak yerine zaman zaman durmak, düşünmek ve tefekkür etmek gerekir. Bedenler ruhlardan geri kalmamalıdır. Stres yükü altında yaşamak yerine stresi azaltan şeyler yaparak bedensel ve duygusal olarak rahatlamak gerekir. Önce üzerimizdeki stres yükünü atmalıyız. 

KAYSERİ ÖLÇEĞİNDE ÇOK FAZLA İNTİHAR VAKASI GÖRÜLÜYOR MAALESEF. BUNU NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ VE İNTİHAR OLAYLARININ BU DENLİ ÇOK OLMASINI NEYE BAĞLIYORSUNUZ?

Dünyada son yıllarda intihar oranlarında önemli artışlar meydana gelmiştir. Yılda yaklaşık 1 milyon insan intihar etmektedir. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’ne göre intihar, ölüm nedenleri arasında 6. sırada yer almaktadır. Ve intiharın görülme sıklığı ergenlerde ve 35 yaşın altındaki gençlerde çok yüksektir. İntihar vakalarının nedenlerine baktığımızda yaklaşık yüzde 93’ünün Psikolojik rahatsızlıklarla ilişkisi vardır. Tüm bağımlılıklarda, bazı ekonomik darlıklarda ve daha önce geçirilen bir kafa travması sonrası intihar gerçekleşebilir. Yüksek zekâ oranı ile intihar arasında anlamlı bir ilişki olabilir. Burada iman çok önemli bir rol oynar. Zekânın akıl ve hikmetle desteklenmesi ve bu kişilerin duygusal zekâ ile ilgili yönlerinin güçlendirilmesi gerekir. Aksi takdirde sosyal uyumsuzluk nedeniyle üstün zekalılarda intihar riski yüksektir. Bazı bedensel rahatsızlıklarda intihara yol açabilir. Kronik rahatsızlıklar intihar riskini artırabilir. Mizaç bozukluklarında yüzde 30, (depresyon ve bipolar bozukluk) madde bağımlılıklarında yüzde 18, şizofrenide yüzde 14, kişilik bozukluklarında yüzde 13 oranlarında intihar vakaları görülür. Genetik yatkınlık intihar riskini yaklaşık yüzde 40 oranında artırır. Bu yüzden gençlere yapılacak olan psikolojik terapilerde aile ile ilgili bilgiler dikkate alınmalı ve ebeveynlerden biri intihar etmişse riskin arttığı unutulmamalıdır. İntiharların yüzde 50’den fazlası alkol ve madde bağımlıklarında görülür. Alkol ve madde bağımlıklarının her ikiside olan bireylerde intihar oranları yüzde 70’lere dayanmaktadır. Sigara içenlerde intihar riski, sigara içmeyenlere göre 4 kat daha yüksektir. Eşcinsel hayat tarzı intihar riskini 14 kat daha artırır. Boşanmalar ve ailenin parçalanması intihar riskini artırır. Medya kışkırtmaları da intihar riskini artıran faktördür. 

TOPLUMDA İNTİHARI ÖNLEMEK TAM OLARAK MÜMKÜN MÜDÜR? VE BU NOKTADA SİYASİLERDEN VE TOPLUMDAN NE TÜRDEN BEKLENTİLERİNİZ VAR, PAYLAŞABİLİR MİSİNİZ?

İntiharları önlemenin en önemli yolu iman duygusunun güçlü olmasıdır. İman, insandaki boşluk hissini yokeder ve bireye dünyada yalnız olmadığı duygusu verir. Maneviyat eğitimlerinin güçlendirilmesi, yaşantıya yönelik bir din eğitiminin verilmesi ve ahlak eğitimlerinin güçlendirilerek sunulması gerekir. Kurban ibadeti aslına uygun olarak yerine getirilmeli ve gençlerin tanatos’u ifade eden saldırganlık dürtüleri normal hale getirilmelidir. Kurbanın bu yönü ve Kurbiyat ifade eden Yaratıcıya yaklaştırması intiharların azaltılmasında etkili olacaktır. Ebeveynler çocuklarını yarış atı gibi sadece akademik başarıya odaklanmamalıdır. Gençler zaman zaman başarısız da olabileceğini bilmelidir. Burada ebeveynler kendi yaşayamadıkları amaç ve ideallerini çocuklarına yükleyerek dünyayı onlar için yaşanamaz bir yük haline getirmemelidir. İntihar ve şiddet vakalarının temel nedenlerinden biri de duygusal zekâ ve merhamet duygusu eksikliğidir. Eğitim sistemi duygusal zekâyı destekleyici etkinliklerle yeniden dizayn edilmeli ve merhamet eğitimi bebeklikten başlayarak verilmeli, devlette bu eğitimleri desteklemelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda gerekli çalışmaları yapmalıdır. Yalnız yaşamaya meyilli, yaşamaktan keyif almayan, psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunu hissettiren bireyler toplum tarafından dikkate alınmalı ve psikolojik tedavi için gerekli yerlere yönlendirilmelidir. Aile eğitimleri ve evlilik okulları zorunlu hale getirilmeli ve belediyelerin evlilik okulu, anne baba okulu vb. etkinliklere zorunlu olarak bütçe ayırması sağlanmaktadır. Ailenin bütünlüğünün sağlanması ruh sağlığı yerinde bireyler oluşmasında etkilidir. Eşcinsellikle ilgili ciddi çalışmaların yapılması ve onarım terapisi uygulamasına geçilmesi gerekmektedir. Psikolojik destek almak isteyen bireylere devlet maddi ve maddi ve manevi destek sağlamalı ve psikoterapi destekli Ruh Sağlığı Merkezleri kurulmalıdır. Toplum olmayı kaybettik. Dayanışma duygumuz azaldı. Eskiden mahalle baskısı olumlu anlamda bireylere psikolojik destek sağlıyordu. Yanlış alışkanlık edinen gençler akrabalar ve komşular tarafından uyarılıyordu. Baskılar olumlu etki yapıyordu. Günümüzde kimsenin kimseden haberi yok. Kayseri Mimsin’de yakın zamanda intihar eden kişinin komşularının basının sorularına; sessiz birisiydi, kimseyle konuşmazdı ve benzeri çok sığ cevaplar vermeleri ve mahalle muhtarının yardım için geldiğini söylemesi; bencilliğin, narsisizmin topluma hâkim olduğunun göstergesidir. Kısaca baştan ayağa değişime ihtiyacımız var. Eğitim sisteminden, dini eğitimlere, toplumsal anlayıştan, bireysel yaklaşıma, psikolojinin insana bakışından, belediyelerin ailenin yanında olmasına kadar birçok konuda düzenleme yapmamız ve intihara götüren nedenleri yok etmeye çalışmamız gerekmektedir. Unutmayalım ki gerçekleşen her intihar vakasında tüm toplum sorumludur. 

SON OLARAK KISMEN BU KONULARLA ALAKALI; ERREM’İN YÜRÜTTÜĞÜ ‘EVLİLİK OKULU PROJESİ’ HAKKINDA BİLGİLER VERİR MİSİNİZ? NE TÜR ÇALIŞMALARINIZ VAR BU KONUDA?

Türkiye’de son 10 yılda boşanma oranlarındaki artış oranı yaklaşık yüzde 40’tır. 2015 yılında ülkemizde 131 bin 830 çift, Kayseri’de 2 bin 611 çift boşanmıştır. Evlenen her 4 çiftten biri maalesef boşanıyor. Boşanma nedenlerine baktığımızda yaklaşık yüzde 80’i şiddetli geçimsizlik kaynaklıdır. İletişim kopuklukları, hayata hazır olamamak ve benzeri nedenlerde boşanmalara yol açmaktadır. Bu kapsamda gençlerin evlilik öncesi bilinçlendirme eğitimlerine ihtiyacı olduğunu düşündük. Bu düşünceden hareketle kapsamlı bir evlilik eğitimi vermeye karar verdik. Daha önce 2011 de ve 2014’te evlilik eğitimleri düzenlemiştik. Şimdi tüm öğrenci ve personeli hatta üniversite dışını da kapsayan eğitimlerle gençlere sertifikalı bir evlilik okulu programı oluşturduk. Online olarak kayıt alıyoruz. Bugün itibariyle yaklaşık 400 kaydımız var. İlgi çok fazla önemli isimler bu eğitimi verecekler. Bu kadar kapsamlı Evlilik Okulu üniversitede bir ilk olacak. Amacımız üniversite öğrencilerinin öğrencilik döneminde evlilik ve aile konularında bilinçlenmesi. Hatta evlilik konularının son sınıf öğrencilerine 2 saatlik dönemlik bir ders olarak YÖK tarafından üniversitelere konulması zorunlu ders olarak kabul edilmesi. RÖPORTAJ: KAAN AKBAŞ